Başlıktaki bu soruların cevaplarını aramaya başlamadan önce, demokrasi,
laiklik ve özgürlükler arasındaki ilişkilere kısaca değinmek istiyoruz:
Demokrasi ve özgürlükler, laiklik ile bir bütünlük oluşturur. Laikliğin
olmadığı yerde, demokrasi ve özgürlükler de varolamaz. Laik olmayan
devletlerde, demokrasi ve özgürlüklerin bulunması olanaklı değildir.
Demokrasi ve özgürlükler de kendi aralarında bir bütünlük oluşturur.
Demokrasinin olmadığı devletlerde, özgürlüklerin; özgürlüklerin olmadığı
devletlerde de, demokrasinin varolması olanaklı değildir. Özgürlükler
yoksa, demokrasi; demokrasi yoksa, özgürlükler yok demektir.
Laikliğin olmadığı devletlerde, demokrasi ve özgürlükler varolamıyor;
ama, demokrasi ve özgürlüklerin bulunmadığı laik devletler
varolabiliyor. Bu gibi laik devletlerin varolduklarını biliyoruz.
Çağımız toplumsal koşullarında, demokrasi, laiklik ve özgürlükleri,
hangi toplumsal güçler, nasıl getirecek ve nasıl koruyacak?
Demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirecek ve koruyacak olan toplumsul
güçler; demokrasi, laiklik ve özgürlüklerde en çok çıkarı olan toplumsal
sınıf ve kesimlerdir. Çağımız toplumsal koşullarında, demokrasi, laiklik
ve özgürlüklerde en çok çıkarı olan toplumsal sınıf, işçi sınıfıdır.
İşçi sınıfının çıkarları, nesnel olarak demokrasi, laiklik ve
özgürlüklerdedir. İşçi sınıfı, ilkesel olarak, demokrasi, laiklik ve
özgürlük yanlısıdır. O, demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirme ve
koruma görevi ile yükümlü toplumsal güçtür.
Diğer çalışanların ve yoksul halk kesimlerinin de çıkarları nesnel
olarak, demokrasi, laiklik ve özgürlüklerdedir. Onlar da, demokrasi,
laiklik ve özgürlüklerin getirilmesi ve korunmasında, işçi sınıfının
bağlaşıklarıdır.
En
çok demokrasi ve özgürlük isteyen diğer toplumsal kesimlerin de
çıkarları nesnel olarak, demokrasi, laiklik ve özgürlüklerdedir. Onlar
da, demokrasi, laiklik ve özgürlüklerin getirilmesi ve korunmasında,
işçi sınıfının bağlaşıklarıdır.
Demokrasi, laiklik ve özgürlükler; devletin yapılanması ile ilgili
siyasal olgulardır. Varlıkları, devlette egemenliğin kullanılması ve
siyasal iktidar sorunlarının çözümü ile bağlantılıdır.
Devlette egemenlik ve iktidar sorunlarının çözümü siyasaldır. Bu siyasal
çözüm, ancak siyasal örgütlenmeler tarafından gerçekleştirilir.Tek
başına demokratik örgütlenme ve çalışma, egemenlik ve siyasal iktidar
sorunlarını çözemez. Demokratik örgütlenme, egemenlik ve siyasal iktidar
sorunlarını çözecek olan siyasal örgütlenme ile işbirliği yaptığı ve
demokratik çalışmalar siyasal çalışmalarla bağlantılı olarak yürütüldüğü
takdirde, siyasal iktidar sorununun istenilen doğrultuda ve amaca uygun
olarak çözümüne katkıda bulunabilir.
Devletin sınıfsal karakterinin doğal gereği ve sonucu olarak, egemenlik
ve siyasal iktidar sorunları sınıfsal temelde çözülür. Hangi temelde
çözülmek istenirse istensin, tüm öznel isteklerden bağımsız olarak,
egemenlik ve siyasal iktidar sorunlarının çözümü nesnel olarak sınıfsal
temelde gerçekleşir. Bu bakımdan, egemenlik ve siyasal iktidar
sorunları, ancak sınıfsal temeldeki siyasal örgütlenmeler tarafından
çözüme kavuşturulur. Din ve mezhep temelinde, etnik temelde, cinsiyet
temelinde ve benzeri sınıf dışı temellerde oluşturulacak siyasal
örgütlenmeler, sınıfsal temelde çözülen egemenlik ve siyasal iktidar
sorunlarını, örgütlenilen bu temellerde ve istenilen amaca uygun olarak
çözemez.
Gerek tek başına demokratik örgütlenmeler ve gerekse sınıf dışı
temellerdeki siyasal örgütlenmeler, egemenlik ve siyasal iktidar
sorunlarını çözemez.
Hal
böyle iken; Türkiye de, demokrasi, laiklik ve özgürlüklerin getirilip
korunması konusunda birçok yanlış ve tehlikeli eğilim yaygın olarak
hüküm sürmektedir. Bu yanlış ve tehlikeli eğilimlere, kısaca değinmek
istiyoruz:
-
Türkiye de, çıkarları nesnel olarak demokrasi, laiklik ve özgürlüklerde
bulunan ve onları getirme ve koruma görevi ile yükümlü olan toplumsal
güçlerin çıkarlarını temsil ve korumayı üstlenen bazı kesimler, siyasal
örgütlenme ve çalışmayı yok sayarcasına, demokrasi, laiklik ve
özgürlükleri getirme ve koruma çabalarını siyasal platformun dışına
taşıyıp siyasal olmayan örgütlenme ve çalışmalarla sınırlı tutma
eğilimi sergilemektedir. Bu yanlış eğilim, bir taraftan demokrasi,
laiklik ve özgürlükleri getirme ve koruma çabalarına katkı yapmazken;
diğer taraftan da, demokrasi, laiklik ve özgürlüklerin getirilmesi ve
korunmasının siyasal olmayan örgütlenme ve çalışmalarla
başarılabileceği konusunda halk yığınlarında yanlış kanı ve
beklentiler uyandırıp, onları egemenlik ve siyasal iktidar sorunlarını
çözecek, demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirip koruyacak doğru
siyasal örgütlenme ve çalışmalardan uzaklaştırarak, demokrasi, laiklik
ve özgürlükleri getirme ve koruma çalışmalarına zarar vermektedir.
Demokrasi ve özgürlük düşmanı sermaye sınıfı ve onun siyasal partileri
ve siyasal iktidarları da, bu yanlış eğilimi sistemli olarak övüp
özendirerek desteklemektedir.
-
En
çok demokrasi ve özgürlük isteyen, çıkarları nesnel olarak, demokrasi,
laiklik ve özgürlüklerde bulunan bazı toplumsal kesimlerin çıkarlarının
bir kısım koruyucu ve temsilcilerinin, egemenlik ve siyasal iktidar
sorunlarını kendi lehine çözerek demokrasi, laiklik ve özgürlükleri
getirip koruyacak olan işçi sınıfı ve onun siyasal örgütlenmesi ile
işbirliği yapma yerine; demokrasi ve özgürlük düşmanı siyasal
iktidarların arkasındaki gerçek güç olan sermaye sınıfını gizlercesine,
gerçek ve bilim dışı yaklaşımlarla, demokrasi ve özgürlük düşmanlığı
arkasındaki güçleri etnikleştirip etnik temelde, dinselleştirip -
mezhepleştirip din ve mezhep temelinde siyasal örgütlenmelere gitmeleri;
bir taraftan demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirme ve koruma
çabalarına katkı yapmazken; diğer taraftan da , demokrasi, laiklik ve
özgürlüklerin getirilmesi ve korunmasının, sınıf dışı temellerdeki
siyasal örgütlenme ve çalışmalarla başarılabileceği konusunda halk
yığınlarında yanlış kanı ve beklentiler uyandırıp, onları, demokrasi ,
laiklik ve özgürlükleri getirip koruyacak olan sınıfsal temeldeki
siyasal örgütlenme ve çalışmalardan uzaklaştırarak, demokrasi, laiklik
ve özgürlükleri getirme ve koruma çabalarına zarar
vermektedir.
-
Ordu, devlet aygıtının bir mütemmim cüzü, ayrılmaz bir parçasıdır;
ordu, devletten ayrı ve ondan bağımsız bir kurum değildir. Devlete
egemen olan toplumsal sınıf, orduya da egemendir. Ordu, devlete egemen
olan toplumsal sınıfa ve onun çıkarlarına karşı bir davranışta
bulunamaz; o, bu sınıfın ve onun çıkarlarının koruyucusu ve bekçisidir.
Ordu, en çok, devlete egemen olan toplumsal sınıf kadar, demokrasi,
laiklik ve özgürlük yanlısıdır; ondan daha çok değil.
Durum böyle iken, Türkiye de, ordu ile ilgili yanlış ve çok tehlikeli
iki eğilim yaygın olarak hüküm sürmektedir. Bu her iki eğilim de, ordunun devletten ayrı ve ondan bağımsız bir kurum olduğu düşüncesine
dayanmaktadır. Her iki eğilim de, demokrasi ve özgürlük düşmanlığı
arkasındaki gerçek güç olan sermaye sınıfını gizlemektedir:
Bu
eğilimlerden biri, demokrasi, laiklik ve özgürlüklerin getirilip
korunması konusunda, orduyu umut olarak görmekte ve ona sarılmaktadır.
Orduyu, devletten ayrı ve ondan bağımsız bir kurum olarak
düşünmektedir. Ordunun, devlete egemen olan sermaye sınıfına, onun
sınıfsal çıkarlarını koruyan siyasal iktidara ve politikalara karşı
askeri darbe yapabileceğine; demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirip
koruyucağına inanmaktadır. Böylece, demokrasi ve özgürlük düşmanlığının
arkasındaki gerçek güç olan sermaye sınıfını da gizlemektedir. Bu
eğilimin taraftarları, gerçek ve bilim dışı yaklaşımlarla, solculuk
adına, ilericilik adına, demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirip
koruma adına, askeri darbe yapılması için ordu yöneticileri ile ortak
örgütlenme ve çalışmalara girerek; faşist cinayet, haraç ve uyuşturucu
kaçakçısı suç örgütleri ile ortak örgütlenme ve çalışmalara girerek; bir
taraftan solculuğu, ilericiliği itibardan düşürmeye devam ederken;
diğer taraftan da, halk yığınlarını yanıltıp, ordunun, faşist suç
örgütlerinin, demokrasi , laiklik ve özgürlükleri getirip
koruyabilecekleri konusunda onlarda yanlış kanı ve beklentiler
uyandırarak, onları demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirip
koruyacak doğru siyasal örgütlenme ve çalışmalardan uzaklaştırarak,
demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirme ve koruma çalışmalarına
ihanet edip çok büyük zararlar vermektedirler.
Diğer eğilim ise, demokrasi ve özgürlük düşmanlığını, ordu ve askeri
darbeler ile sınırlandırmakta; askeri darbeleri de, sadece ordunun ve
hatta başındaki generallerin işi olarak görmektedir. Bu eğilim de, orduyu devletten ayrı ve ondan bağımsız bir kurum olarak görmekte;
ordunun, devlete egemen olan sermaye sınıfına, onun sınıfsal çıkarlarını
koruyan siyasal iktidar ve politikalara karşı askeri darbe
yapabileceğini düşünmektedir. Gerçek ve bilim dışı bir yaklaşımla,
demokrasi ve özgürlük düşmanlığını sadece orduya yükleyip onunla
sınırlandırmakta, demokrasi ve özgürlük düşmanlığı arkasındaki gerçek
güç olan sermaye sınıfını gizlemektedir. Bu eğilimin taraftarları,
sermaye sınıfını ve onun siyasal partilerini, iktidarlarını aklayarak;
onların, demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirip koruyabileceği
yolunda halk yığınlarında yanlış kanı ve beklentiler uyandırarak; halk
yığınlarını yanıltıp, demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirip
koruyacak doğru siyasi örgütlenme ve çalışmalardan uzaklaştırarak,
demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirip koruma çalışmalarına çok
büyük zararlar vermektedir.
-
En
çok demokrasi ve özgürlük isteyen bazı toplumsal kesimlerin çıkarlarının
bir kısım koruyucu ve temsilcilerinin, demokrasi, laiklik ve
özgürlükleri getirip koruyacak olan, işçi sınıfının siyasal örgütlenmesi
ile işbirliği yapma yerine; demokrasi ve özgürlük düşmanı sermaye
sınıfının siyasal partilerinden ve iktidarlarından, demokrasi , laiklik
ve özgürlük dilenmeleri; bir taraftan, demokrasi,laiklik ve
özgürlükleri getirme ve koruma çalışmalarına hiçbir katkı yapmazken;
diğer taraftan da, sermaye sınıfının ve onun siyasal partilerinin,
siyasal iktidarlarının, demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirip
koruyabilecekleri konusunda halk yığınlarında yanlış kanı ve beklentiler
uyandırıp, onları, demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirip koruyacak
olan doğru yoldaki siyasal örgütlenme ve çalışmalardan uzaklaştırarak,
demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirme ve koruma çabalarına çok
büyük zararlar vermektedir.
-
Demokrasi, laiklik , özgürlük ve hoşgörü düşmanları ile, demokrasi,
laiklik, özgürlük ve hoşgörüyü sözde savunur görünen ortak toplantılar
düzenleyip , onlarla görüşbirliği içinde olduklarını ilan edenler;
demokrasi, laiklik, özgürlük ve hoşgörü düşmanlarını ve onların siyasal
partilerini aklayıp, onların demokrasi, laiklik, özgürlük yanlısı ve
hoşgörü sahibi olabilecekleri konusunda halk yığınlarında yanlış kanı ve
beklentiler uyandıranlar; halk yığınlarını yanıltıp demokrasi, laiklik
ve özgürlükleri getirip koruyacak doğru yoldaki siyasal örgütlenme ve
çalışmalardan uzaklaştıranlar; demokrasi, laiklik ve özgürlükleri
getirme ve koruma çalışmalarına ihanet edercesine çok büyük zararlar
vermektedirler.
Demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirip koruyacak olan işçi
sınıfının ve diğer çalışanların çıkarlarını temsil ve korumayı
üstlenenler, bugüne kadar tutulan yolun ve tutulan bu yolda
yapılanların, demokrasi, laiklik ve özgürlükleri getirme ve korumaya
yetmediğini; yapılması gereken çok daha başka önemli görevler
bulunduğunu artık anlamalı ve görmelidirler.
Demokrasi, laiklik ve özgürlüklerin getirilmesi ve korunması; ancak,
demokrasi, laiklik ve özgürlüklerde en çok çıkarı bulunan toplumsal
güçlerin sınıfsal temeldeki siyasal partisinin egemenlik ve siyasal
iktidar sorunlarını kendi lehine çözmesi ile olanaklıdır.
Demokrasi, laiklik ve özgürlüklerde nesnel olarak en çok çıkarı bulunan
toplumsal sınıf, işçi sınıfıdır. Demokrasi, laiklik ve özgürlüklerin
getirilmesi ve korunması; ancak, işçi sınıfının siyasal partisinin
egemenlik ve siyasal iktidar sorunlarını kendi lehine çözmesi ile
olanaklıdır.
Her
şeyden önce yapılması gereken görev, egemenlik ve siyasal iktidar
sorunlarını kendi lehine çözerek demokrasi, laiklik ve özgürlükleri
getirip koruyacak olan işçi sınıfının siyasal partisini oluşturmaktır.
Berlin, 28.3.2010
Avukat Metin Özdemir
|